Arter’de yine birbirinden güzel toplu sergiler yer alıyor. Locus Solus ile başlayalım: 31 Mayıs’ta açılmış olup 31 Aralık 2022’ kadar sürecek olan bu sergi Selen Ansen’in küratörlüğünde gerçekleşiyor. Girişte inanılmaz şiirsel mısralarla karşılaşıyorsunuz.
Işıklar yanıyor. Girmen için / başkalarının gelmesini bekleme gerek yok.
Bu taraf diğer tarafa az çok benzer.
Çeşitli cins, renk ve boyda ağaçlar ve upuzun dağlar; gökler; ve sonsuz
derinlikler; ve boşluklar; ve toprak; ve toz ; ve kum; ve uzak bulutlar; ve gezgin
tohum ile taşlar var. Canlı veya cansız bitkiler, hayvanlar ve uçabilen veya uçamayan
böcekler bile var.
Ancak içerisi dışarısı gibi değildir.
Burada/ gece durmadan düşer/ gün sonsuzca doğar / ısı değişmez.
Ağaçlar düşler ve kederleri yankılar / kuşlar zamana tanıklık eder/
bazı bitkiler siyasidir/ bazıları kağıttandır / toprak söze gelmemiş sırları ele verir
dağlar devinir/ ufacık şeyler kocaman hale gelir / asırlar ve coğrafyalar bir odada
veya bir avuç içine sığabilir/ bulutlar yere düşer / taşlar dilsizdir /fakat bu kör oldukları
anlamına gelmez.
Burada/ doğa kültüre ayna tutmakta.
Bu yer birçok yerdir / aslında.
Ne de olsa / tüm yalnızlıkları tek bir yere sığdırmak mümkün değildir.
Burası/ nesli tükenmiş topraklar, haritada olmayan mekanlar, bilinçaltı araziler, göksel ve yeraltı alemler sessiz ve sesli manzaralar, oralar düz -yerler ve yok-yerler barındırır. Burada / şehirlerin nadiren sundukları çeşitli türden dünyalar da
Vardır: ormanlar, adalar, çöller ve hatta cennetler. Tüm bu dünyalar doğmamış sözlerin /ortak tarihin /geçmiş ve gelecek yaşamların/ insan elinden çıkan felaket / ve harikaların yüzeye gelişini sağlar.
Buranın adı / Locus Solus.
İsmi/ ölü bir dilde yalnız yer anlamına gelir.
Ancak/ burayı arkanda bıraktığında / içinden ne geçiyorsa/ diyebilirsin ona.
Locus Solus, 4. ve 3. katlarda sergileniyor. Daha çok doğayı perspektifine almış olan bu sergide, kültür ile doğa kavramın iç içe geçişi ele alınıyor. Bu kavram insanlardan başlayıp insan dışı varlıklarla da bağ kurarak ilerliyor. Doğa fikrine bakıldığı zaman insana ait olan korkular, arzular, hisleri görmek mümkün hale geliyor. Geçmiş ve geleceği aynı potada eritirken bizlere realist bir bakış açısı içinde maddeyi ve metafiziği sunuyor.
Anlatılmak istenen daha çok içimizde var olan doğanın dışımızda da olduğu ve varlığın her şeyi kapsadığı noktası. Sergide yerleştirme sanatına sıkça rastlandığını söylemek mümkün. Locus Solus Latince’de ‘’tek yer’’, ‘’ıssız yer’’ veya ‘’biricik yer’’ anlamına gelmekte. Çağdaş Fransız yazarı olan Raymond Raussel’ın aynı adlı romanından esinlenmiştir. Anıların simülasyonu içinde okurlarını inanılmaz yapılar arasında keşfe davet eden bu kitap, evrene ve mekâna olan vurgusuyla sınırlar ötesi bir yolculuğun kapılarının her daim açık olduğunu vurguluyor.
“Locus Solus, ancak mesken tutulmayan hiçbir yerin kalmadığı, hiçbir adanın ıssız olmadığı kabul edildiği takdirde, yalnız bir yerdir.’’
Burada aslolan doğal olan ve yapay olanın harmanlanmış oluşudur. Yapıların doğa fikrine atıfta bulunması da bu yüzdendir. İnsan ve insan dışı varlıkların aynı yerde kesişip aynı potada olmaları ve deneyime açık hale geldiğini görmüş oluyoruz.
Sanatçılar:
Maddalena Ambrosio, Warner Zellien, Thomas Geiger, Osman Dinç, Murat Akagündüz, Ella Littwitz, Panamarenko, Jananne Al-Ani, Cengiz Tekin, Endre Tot, Erinç Seymen, Yehudit Sasportos, Yüksel Arslan, İnci Eviner, Jytte Hoy, Claus Böhmler, Tacıta Dean, Miklos Onucsan, Halil Altıntepe, Eva Jospin, Uefeng Chen.
Comments